Obezite karmaşık bir hastalıktır ve çoğu zaman diyet ve egzersizle ilişkilendirilse de, kökleri çok daha derine inebilir. Birçok kişi için asıl neden, psikolojik ve duygusal mücadelelerdir. Depresyon, anksiyete ve agorafobi gibi durumlar sadece eşlik eden sorunlar değildir; kilo alımının doğrudan tetikleyicileri olabilir. Bu makale, obezite ile ruh sağlığı arasındaki güçlü bağlantıyı inceleyerek, bariatrik cerrahi de dahil olmak üzere kapsamlı bir yaklaşımın hem fiziksel hem de duygusal sağlığa nasıl bir yol sunabileceğini açıklıyor.
Obeziteyi Anlamak: Kaloriden Daha Fazlası
Obezite, ciddi sağlık sorunları riskini artıran aşırı vücut yağı ile karakterize edilen kronik bir hastalıktır. “Alınan kalori ile yakılan kalori” gibi basit bir denklem, hikayenin sadece bir bölümünü anlatır. Birçok insan için sağlıksız beslenme alışkanlıkları, altta yatan duygusal sıkıntılarla başa çıkma mekanizmasıdır. Yemek, bir rahatlama, acıdan kaçış veya duygusal boşluğu doldurma yolu haline gelebilir. Obezite ile ruh sağlığı arasındaki derin bağlantı işte burada başlar.
Bir kişinin yemekle olan ilişkisi, geçmiş deneyimlerine derinden bağlı olabilir. Örneğin, obezite hastaları arasında yaygın bir sorun olan tıkınırcasına yeme bozukluğu, genellikle zor duyguları veya travmatik anıları yönetmek için yemek yemenin doğrudan bir sonucudur. Obeziteyi etkili bir şekilde tedavi etmek için, sadece fiziksel belirtileri değil, bu psikolojik tetikleyicileri de ele almak esastır.
Obezite ile Ruh Sağlığı Arasındaki Bağlantı
- Depresyon: Depresyon iştahı zıt şekillerde etkileyebilir. Bazı insanlar iştahlarını kaybederken, çoğu kişi özellikle yüksek kalorili “rahatlatıcı yiyeceklerde” teselli bulur. Bu duygusal yeme, hızla kilo alımına yol açarak fiziksel ve ruhsal gerilemenin kısır bir döngüsünü yaratır.
- Anksiyete: Anksiyete ve kronik stres, iştahı ve yağlı, şekerli yiyeceklere olan isteği artıran bir hormon olan kortizolün salınımını tetikleyebilir. Anksiyetesi olan bireyler için yemek yemek, kendi kendini yatıştırmanın ve hızla dönen düşünceleri sakinleştirmenin bir yolu haline gelebilir ve zamanla kilo alımına yol açar.
- Agorafobi: “Açık alan korkusu” olarak da bilinen bu durum, insanları evlerine hapsetmeye ve fiziksel aktiviteyi ciddi şekilde kısıtlamaya itebilir. Hareketsiz bir yaşam tarzı, rahatlatıcı yiyeceklere olan bağımlılıkla birleşince obezite neredeyse kaçınılmaz hale gelebilir.
Bir Çözüm Olarak Tüp Mide Ameliyatı
Geleneksel yöntemlerle başarıya ulaşamayan ve durumu ruh sağlığı sorunlarıyla ağırlaşan obezite hastaları için tüp mide ameliyatı, hayat değiştiren bir çözüm olabilir. Prof. Dr. Abdullah Şişik tarafından ustalıkla gerçekleştirilen bu ameliyat, duygusal yeme ve kilo alma döngüsünü kırabilir.
Tüp mide ameliyatı, midenin boyutunu küçülterek çalışır. Bu sadece bir kişinin yiyebileceği yiyecek miktarını kısıtlamakla kalmaz, aynı zamanda açlık hormonu ghrelini üreten midenin bir bölümünü de çıkarır. Hem fiziksel kapasiteyi hem de hormonal açlık sinyallerini azaltarak, ameliyat kalıcı kilo kaybı için güçlü bir araç sunar.
